Akne oluşumunda genetik, beslenme, çevresel faktörler ve hormonların rolü olduğunu paylaşan Anadolu Sağlık Merkezi Dermatoloji Uzmanı Dr. Hülya Süslü, “Son yıllarda yapılan çalışmalara göre kan şekerini hızlı yükselten gıdalar insülin ve bazı hormonların seviyesini yükselterek akneyi tetikleyebiliyor. Glisemik indeksi yüksek gıdalar çikolata, patates, beyaz ekmek, şeker, hazır gıdalar, kızartma ve hazır meyve sularıdır. Süt ürünleri ve whey proteini içeren oral takviyeler akne oluşumunu artırabiliyor. Cilt tipimize uygun olmayan kozmetik ürün kullanımı, kortizon içeren ilaçlar, B vitamini takviyeleri, stres, hormonal problemler de akne oluşumunu artırabilir” diye konuştu.
Tedavi birkaç ay sürebilir
Akne tedavisinin dermatologlar tarafından yapıldığını ve kronik bir cilt hastalığı olması sebebiyle tedavi süresinin birkaç ay sürebildiğinin altını çizen Dermatoloji Uzmanı Dr. Hülya Süslü, “Topikal yani krem tedaviler; retinoidler, benzoil peroksit, antibiyotikler ve azelaik asiti içeriyor. Sistemik tedavide antibiyotikler, sistemik retinoidler ve hormonal tedavi kullanılabiliyor. Tedavi kişiye özgün olup her akne hastası özel olarak değerlendirilir ve kişiye en uygun tedavi verilir” şeklinde konuştu.
Altın iğne cildin onarılmasını ve yenilenmesini sağlıyor
Altın iğnenin cildin alt katmanlarına radyofrekans enerjisini mikro iğneler ile gönderdiğini, bunun ısı oluşturduğunu ve oluşan ısı ile cilt altında kontrollü hasar meydana geldiğini paylaşan Dermatoloji Uzmanı Dr. Hülya Süslü, “Bu sayede cildin onarılması ve yenilenmesini sağlayan, doğal kolajen üretimini artırır, kan akışını iyileştirir. Cihazın uç kısmına kişiye özel başlıklar takılır. Bu başlıklarda cildin alt tabakalarına radyofrekans enerjisi ileten, derinliği ayarlanabilir 25 adet mikro iğneler bulunur. Bu mikro iğneleme teknolojisi ile cildin en üst tabakasına zarar vermeden, cildin alt tabakalarına radyofrekans enerjisi iletilir. Ciltte kolajen üretimi desteklenip, ciltteki akneye bağlı izlerin düzelmesini sağlarken yan etki oranı da en aza indirilmiş olur” dedi.
Kişiye göre değişiklik göstermekle birlikte altın iğnenin genellikle 3-6 haftada bir, 3-4 seans yapılmasının önerildiğini paylaşan Dr. Hülya Süslü, “Seans sayısını ve aralığını hekim hasta ile beraber ihtiyaca göre belirleyebilir. İlk seanstan sonra bile ciltte yarattığı etki hemen görülür ve etki kademeli olarak her seansta artar. Her yıl tekrarı önerilir ya da belirli aralıklarla idame dozlar önerilir” açıklamasında bulundu.
Altın iğne işlemi yaz kış uygulanabilir
Altın iğne işleminde minimum ağrı hissedildiğini, hastanın tedaviden 30 dakika önce uygulanan lokal anestezik krem ile işleme hazırlandığını söyleyen Dermatoloji Uzmanı Dr. Hülya Süslü, “İşlem uygulanacak bölgeye göre 30-60 dakika sürüyor. İşlem sonrasında ciltte kızarıklık oluşması normaldir ve oluşan kızarıklık genellikle birkaç saat içerisinde kendiliğinden kaybolur. Hasta sosyal yaşamına hemen geri dönebilir. İşlem yaz kış uygulanabilir. Bazı hastalarda kızarıklık 3-4 gün sürebilir. İşlem sonrası cilt güneş ışınlarına karşı yüksek koruma faktörlü güneş koruyucu kremler ile korunmalı” diye konuştu.
Altın iğne işleminin dolgu, subsizyon, mezoterapi, PRP işlemleri ile birlikte de uygulanabildiğine dikkat çeken Dr. Hülya Süslü, “Bu kombine yöntemler sayesinde yeni kolajen sentezi gerçekleşirken aynı zamanda cildin ihtiyacı olan tüm vitaminler ve hücresel destek sağlanmış olur. Hamile ve emziren kişilerde, kalp pili olan kişilerde, uygulama bölgelerinde açık yara ya da enfeksiyon varlığında altın iğne işlemi uygulanmamalı” uyarısında bulundu.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
Yorum Yazın