Bizim TV adlı kanal tarafından yayınlanlanan video
Bizim TV adlı kanal tarafından yayınlanlanan bu Bu video Youtube internet sitesinden, Yeniistiklal.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak geldiği şekliyle alınmıştır. Bu videonun hukuki muhatabı kanal sahibidir. kanallar ile ilgili her tür şikayetinizi [email protected] adresimize gönderebilirsiniz."
Video açıklaması ise şöyle;
14 GENERALİN EŞİNDEN SİYASİ PARTİLERE MEKTUP. EMEKLİ ALBAY ALİCAN TÜRK ANLATIYOR. ŞABAN SEVİNÇ
Halen 28 Şubat kumpas davası vesilesiyle 19 Ağustos 2021 tarihinden beri cezaevinde bulunan bir kısım emekli asker eşi ve ailesi, 10 Ocak 2022’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki tüm vekillere ve aynı zamanda Meclis’te yer almayan bir kısım parti genel başkanlarına yaklaşık 1,5 sayfalık bir mektup ile birlikte bir kitap gönderdiler.
Amaçları; hukuksuz, usûlsüz ve sahte belgelere dayandırılarak hazırlanan bir iddianameyle eşleri / babaları cezalandırılırken, olayı neredeyse hiçbir tepki göstermeden kabullenen siyasilerin dikkatlerini çekmekti. Ayrıca aralarında “parti genel başkanı” seviyesinde siyasetçilerin de bulunduğu bir kısım siyaset insanımızın çeşitli televizyon kanallarında 28 Şubat’ı bir “askerî darbe” gibi anlatan ya da ima eden söylemlerinden duydukları rahatsızlığı da ifade ediyorlardı.
Gönderdikleri kitap, tarafımdan yazılan BİTMEYEN SÖMÜRÜ – 28 ŞUBAT (Yalanlar – Gerçekler – Belgeler) isimli kitap… Böyle bir olaya vesile olduğum için kıvanç duyuyorum ve teveccühleri için de kendilerine teşekkür ediyorum.
Buca, Sincan ve Silivri’deki komutanlarımızın bir an önce özgür kalmalarını ve ailelerine kavuşmalarını dileyerek, sözü çok uzatmadan, bana göre “tarihî önemi ve değeri olan” mektubu aşağıda okurlarımızın bilgisine sunuyorum.
SAYIN VEKİLİM;
Bizler 28 Şubat kumpas davasında yargılanan ve Yargıtay’ın onama kararından sonra 19 Ağustos’tan bu yana cezaevlerinde tutsak olan bir kısım askerin eşleri ve aileleriyiz.
Yaklaşık 10 yıl önce, 28 Şubat döneminin Başbakanı Necmettin ERBAKAN’ın vefatının hemen ardından başlatılan soruşturma Nisan 2012’de eşlerimizle birlikte 76’sı tutuklu 103 sanıklı bir davaya dönüştürüldü.
Mahkeme Eylül 2013 yılında başladı.
8 yılı aşkın bir süre devam eden Yerel Mahkeme, İstinaf ve Yargıtay süreci sonunda eşlerimize verilen müebbet hapis cezaları 30 Haziran 2021’de onandı.
Bütün o süreçte bizler ve eşlerimiz ülkemizde hukukun ve bağımsız – tarafsız bir yargının var olduğunu düşündük. O nedenle yargıya güvenimizi ve inancımızı hep koruduk. 28 Şubat’ın darbe ile ilgisi olmadığını, “İddianame” denilen “şey”in sırf sanıkları suçlu çıkarmak üzere kin, nefret ve husumetle hazırlanmış bir kumpas çalışması olduğunu ve TSK mensuplarına yönelik bütün diğer kumpas davalardakilere çok benzer sahteliklerle kurgulandığını, dolayısıyla her halükârda yargıçların bu hukuk rezaletlerini göreceklerini sandık.
Yanıldık! Görmediler… Daha doğrusu görmezlikten geldiler. Bazı hâkim ve savcılar durumu görür gibi olunca hemen yerlerinden alındılar; üç kez başkan değiştirildi. Dahası, mahkeme sürecinde de daha pek çok hukuksuzluğa, usulsüzlüğe alenen göz yumulduğuna tanık olduk. Erbakan’ın vefatı beklenerek başlatılan ve savcılara evrak taşıyan “bavulcu”sundan soruşturmayı açan savcılara, eşlerimizi tutuklayan ve her ay tutukluluğun devamı kararı veren hâkimlerden Genelkurmay’daki destekçilerine, TÜBİTAK’çı bilirkişilerden bir kısım polislere kadar soruşturma sürecinde yer alan zevatın neredeyse tamamının FETÖ’cü çıkmasına, hatta Genelkurmay Adlî Müşaviri gibi bir kısmının 15 Temmuz ihanet kalkışmasının “beyin takımında” rol aldıklarının anlaşılmasına rağmen, üstelik söz konusu şahısların büyük bir kısmının halen cezaevinde, bazılarının ise firarî olmasına rağmen bu davayı sanki her şey olağanmış gibi sürdürdüler.
8 yıllık dava sürecinde hukuk adına hukuk lekelendi, kirletildi.
O nedenle – bu davadaki kumpasın ayrıntılarını görebilen kamuoyu ile birlikte – bizler onların “mahkûm” değil, “tutsak” olduklarını, “esir alındıklarını” düşünüyoruz.
Aslında bu davanın bir hukuk davası olmadığını anlamak için çok da uzman olmaya gerek yok! İddianameye bakıldığında bile Cumhuriyet’in temel değerlerine ve o değerleri savunanlara karşı açılmış bir dava olduğu öyle açık ki…
Öte yandan şu konuda derin endişe içindeyiz: Eşlerimiz şu anda 74 – 90 yaş aralığındadır ve her biri gerçekten ciddi sağlık sorunları yaşamaktadır. Asker olmaları hasebiyle belki her türlü güçlüğe yakınmadan göğüs gerebilirler, ama ileri derecedeki yaş ve sağlık sorunları hepimizi kaygılandırmaktadır. Yakın geçmişimizde yaşanan bazı elîm olaylar, cezaevlerinde yaşamını yitirip sonradan suçsuz oldukları anlaşılan kumpas mağdurlarının varlığı endişe ve kaygılarımızın haklılığını ortaya koymaktadır. ZARARIN TELÂFİSİ VARDIR, AMA ZAMANIN TELÂFİSİ YOKTUR!
BUCA – SİNCAN ve SİLİVRİ’DEKİ BİR KISIM ASKER AİLESİ
Yorum Yazın